27 Haziran 2025

FUTBOLDAN ANLAYAN TARAFTAR MI? FUTBOLU ANLAYAN TARAFTAR MI?

FUTBOLDAN ANLAYAN TARAFTAR MI? FUTBOLU ANLAYAN TARAFTAR MI?

Şu şehirliler futboldan anlar!

Bu delil ile büyüyen çocuklar büyüdüğünde şehrin takımını fütursuzca eleştirmeyi kendinde hak görmesine şaşırmalı mıyız?

Buralı olan futboldan anlar ise, Burada herkes futbolcu doğar ise, bende futboldan anlamalıyım ya da futbol ile uğraşmalıyım düşüncesi artık hayat felsefesi haline gelecekti o şehirde.

Yeterli bilgi birikime sahip olmadan sadece o yörenin çocuğu olma donanımı ile bir antrenör, bir eleştirmen olarak çıkacaktır dostlarımız karşımıza.

EQ9L8_1507188868_2375

Fenerbahçe maçında görevli Polis memurunun Mustafa Denizli’ye verdiği taktik hafızamızdan henüz silinmeden bu konuya değinmeliyiz ☺

Özellikle Anadolu coğrafyasında bulunan takımlarda bu durum daha belirgin şekilde cereyan eder. Bu derleme çalışmamda konuyu biraz farklı yönden ele almak ve başarısızlığa sebebiyet veren çevresel faktörlerden olan taraftarların benlik oluşumunun takımlar üzerindeki olumsuz etkilerini incelemek istedim.

Taraftarları ile övünen köklü şehir takımlarında çeşitli övünme nidalarını sizler de çokça duymuşsunuzdur.

Birkaçından bahsederek konuya girelim.

  • Trabzonlu futboldan anlar, Trabzon’da herkes futbolcu doğar!

(Her şeyi eleştirebilme bilgisini kendinde görme hakkı)

  • Ankaragücü X taraftar grubu agresiftir mağlubiyeti kabullenemez!

(Mağlubiyeti hazmedememe yakma yıkma kırma hakkı)

  • Kocaelispor, Sakaryaspor, Eskişehir, Altay, Göztepe, Bursaspor taraftarları çılgındır!  (Naif insanların taraftar profili içerisinde belirleyici olamaması ve sorunlu taraftar profili oluşumuna sebebiyet verme)

Bu ve bunun gibi aklıma gelmeyen birçok takımın ve şehrin kendine has taraftar özelliklerini ve benliğini kökünden etkileyen söylemlere maruz kalır. Sonuç olarak ortaya taraftarlığın birincil amacı olan takıma destek olma görevinden uzaklaşan sporseverler, yönlendiren, baskılayan, aşırı eleştiren taraftar grupları olarak karşımıza çıkar.

Yani, insanlarda oluşan benlik bilincini etkileyen faktörlerin, olumsuz söylemler ya da yönlendirmeler ile maçlarda nasıl bir canavara dönüştüğünü gözlerimizi kapatsak bile kulaklarımız ile duymaktan kurtulamıyoruz.

Benlik hakkında bilimsel yaklaşımlar da anlattıklarımı destekler niteliktedir;

Ünlü Amerikalı sosyolog Charles Horton Cooley 1902 yılında Benlik ve Sosyalleşme adlı kitabında “ayna benlik” kavramıyla diğer bir insanın bizi bizim hakkımızda düşündüklerini dile getirmesi durumunda nasıl etkilenilebileceğini detaylı şekilde anlatmıştır.

Cooley’e göre benlik çocukluk döneminde oluşmakta ve toplumsallaşma ile gelişmektedir. Çocuklukta onaylanan davranışlar devam ettirilmektedir. Çocuğun benliğini diğerlerinin, özellikle de ebeveynlerin ve arkadaşlarının onun hakkında ne düşündüğü belirlemektedir.

Kendimiz hakkında bir fikrimiz vardır. Ailemizin, arkadaşlarımızın yakınlarımızın bizi nasıl gördükleri hakkında bir fikir oluştururuz ve onlardan aldığımız tepkilerle bu fikirlerin doğru olup olmadıklarını test ederiz.

O kişilerin neden bizi bu şekilde algıladıklarını anlamaya çalışır ve bu doğrultuda benliğimizi geliştiririz.

Evet, biraz kafamız karışmış olabilir ama özetle, Bilimsel araştırmalar diyor ki; etrafımızda bize biçilen roller, bizle ilgili oluşan düşüncelerden etkilenir ve o düşünceler çerçevesinde ilerlemeye başlarız.

Şimdi bu bilgiler ve değerlendirmeler ışığında yazının başında bahsettiğim taraftar profillerinin takımlar üzerindeki olumsuz etkilerini inceleyelim;

Yarıda kalan Fenerbahçe-Galatasaray maçı Türk futbolunda tribün olaylarının yaşandığı ilk karşılaşmalardan biri Fenerbahçe-Galatasaray derbisi oldu.

23 Şubat 1934 tarihinde yapılan İstanbul Ligi maçında futbolcular arasında başlayan kavgaya tribünler de dâhil olunca müsabaka yarıda kaldı.

Müsabakanın ardından toplanan "Mıntıka Futbol Heyeti", Türk spor tarihinin en ağır cezalarından birisini verdi ve Fenerbahçe'den 9, Galatasaray'dan 8 futbolcu olmak üzere toplam 17 futbolcuyu uzun süreli cezalandırdı. Alınan cezalar sebebi ile rakipsiz kalan Beşiktaş, sezonu şampiyon tamamladı.

C:\Users\user\AppData\Local\Microsoft\Windows\INetCache\Content.Word\resized_529a4-77d83909aaw.jpg

Trabzonspor ile Sivasspor arasında 12 Ağustos 2007'de oynanan Süper Lig maçı, son dakikadaki olaylar nedeniyle tatil edildi.

Trabzonspor'un 1-0 önde olduğu müsabakanın 90. dakikasında bordo-mavili futbolcu Ayman'ın, Sivas sporlu Balili ‘ye yaptığı faul sonrası iki takım oyuncuları arasında gerginlik yaşandı.

Bu sırada tribünlerden atlayan bir taraftar sahaya girerek Sivas Sporlu oyunculara saldırdı. Daha sonra bir grup taraftar daha sahaya girince maçın hakemi Bülent Demirlek, yardımcılarıyla birlikte soyunma odasına gitti. Federasyon, Sivas Sporu hükmen galip ilan etti.

Taraftar olgusundaki aşırı benimseme ve şiddetli sevgi durumu sorunlu benlik bilinci, yaşanan iki olayda da takımları olumsuz etkilemiş hem maddi hem de manevi olarak takımları yıpratılmıştır.

Şimdi sıralayacağım takımlar ortak noktası nedir?

  • Altay 41 yıl Süper Lig – Şuan 1. Lig
  • Kocaeli, 20 yıl Süper Lig – Şuan 3. Lig
  • Sakarya, 11 yıl Süper Lig – Şuan 2. lig
  • Malatyaspor 11 yıl Süper Lig – Şuan Amatör Lig
  • Eskişehir 9 yıl Süper Lig – Şuan 1. lig

Evet, hepsi Türk futboluna dönemsel olarak damga vurmuştur, taraftar kitlesi olan ve taraftar guruplarının organizasyon kabiliyeti yüksek kulüplerdir.

Bu kulüplerin bir başka ortak nokta ise fazla taraftar sayısı veya taraftarın tabire caiz ise ateşli olması ligden düşmelerini engelleyememiş hatta başarısızlıklarında etken rol oynamış mıdır?

Taraftarın ateşli olması nasıl olurda zarar verir takıma?

Sportif başarıyı yakalayamayan, taraftar baskısından kurtulabilmek ve gündem değiştirmek isteyen yönetimler anlamsız transfer çalışmaları ile mali açıdan da dibe battığı aşikârdır.

Trabzonspor son 30 yılda sadece yabancı oyuncu transferi olarak 120 oyuncu almış ve göndermiştir.

Başarısız yönetimlerin son dakika manevraları ile mali durum gerekçe gösterilip alınması düşünülen oyuncular taraftar baskısı yüzünden alınmamış veya transfer edilse de uyum sürecini tamamlayamadan takımdan gönderilmiştir. Adeta antrenör ve futbolcu değirmenine dönen camialar kültürel ve ekonomik değerlerini öğütmüştür.

Sosyal medya veya diğer medya organlarındaki “Skor Yorumcusu” ya da “kanaat önderi” olarak görünen kişilerin bir kıvılcımı ile eleştiri çarklarını harekete geçirmesi sonucu kargaşa ortamı her daim gündemde kalmaktadır.

Bu durumu eski antrenörlerden Vahid Halilhodziç şöyle anlatmıştı;

Fransız, “20 minutes” adlı internet sitesine konuşan Halilhodzic, Kariyerim boyunca hiç bu kadar beklenti ve bir kulüp üzerinde bu kadar baskı görmedim. Trabzonspor taraftarı, Türkiye’deki en zorlu atmosferi yaratıyor. Takım kazanırsa muhteşemler. Ama eğer kaybederseniz çabuk bir şekilde saklanacak yer bulmak zorunda kalırsınız” ifadeleri ile baskının ne düzeyde olduğunu özetlemiş ve eklemişti,

Sadece Trabzonspor’u yazan ve gösteren 5 televizyon ve 5 gazete var. Trabzonspor’la ilgili en ufak bir olay bile onlar için çok büyük bir şova dönüşüyor. Mesela yurt dışındaki bir hazırlık kampında fizyoterapistler ile gazetecilerin karşılaştığı maçı televizyonlar ve radyolar canlı yayınlamıştı”.

Vahid Halilhodziç’in çok güzel özetlediği üzere, Aslında sabredilebilse taş gibi takım olacak dediğimiz oyuncu grupları, bu baskılar yüzünden tutunamamış, yeni transferler, yeni antrenörler ve yeni yönetimler derken takımlarımız kendini borç batağının içerisinde bulmuştur.

Kaçınılmaz şekilde borç batağına sürüklenen takımların son yıllarda ki durumunu tekrar tekrar anlatmaya gerek yok sanırım.

Kamuoyunda sürekli başarı beklentisi yaratılan takımlar üzerinde aşırı baskı oluşturmaktadır. Her yıl şampiyon olabilmek için skandal sözleşmelerle transferler yapılmakta eldeki futbolcular hiç pahasına veya tazminatları ödenerek gönderilmektir.

Sonuç olarak Futboldan Anlayan Taraftar Mı? Futbolu Anlayan Taraftar Mı? Sorusuna “Futbolu Anlayan Taraftar” cevabını gönül rahatlığı ile verebilirim.

Çünkü futbolu anlamak demek, işin doğasında kazanmanın yanında kaybetmenin de olduğunu bilmek demektir. Başarının yanında başarısızlığında olduğunu anlamak demektir. Futbolu anlamak demek maç öncesinin maç sonrasının hikâyesini yazabilmektir.

Kazanmaya şartlanan kaybetmeyi aklından bile geçirmeyen, her şeyin doğrusunu bildiğini düşünen, işin kültürel kısmını ıska geçen taraftar futboldan anlasa ne olur anlamasa ne olur.

Bence Futbolu anlamak

Dozer gibi oynamak, Kazım Gibi Sevmektir”